Ne kadar basit… ve ne kadar devrimci.
Sen bir başkasında öfke mi görüyorsun?
Demek ki içinde bastırılmış bir öfke var.
Birini kıskandığında, o kıskançlık dışarıdan mı geldi? Hayır, o içeride uyuyordu — sadece dışarıdaki bir ayna onu uyandırdı.
Sen güzelliği mi fark ediyorsun? Sevgi mi? Merhamet mi?
Kutla bunu, çünkü bu senin içindeki bir kapının aralandığı anlamına gelir.
Dış dünya bir aynadır, bir yansıma.
Ama sen aynayı gerçek sanarsan, başkalarını suçlamaya başlarsın.
Sen öfkeni bir düşmana, korkunu topluma, arzunu Tanrı’ya projekte edersin.
Ama bu sadece bir kaçıştır — kendi içindeki gölgelerle yüzleşmemek için uydurduğun hikâyelerdir.
Olanı gören sensin… ama ne gördüğün, kim olduğuna bağlıdır.
Bir bilge, kaosta huzuru görür.
Bir ego, cennette bile savaş çıkarır.
O yüzden gözlerini dışarıdan içeriye çevir.
Çünkü hakikatte, senin gördüğün dünya senin iç dünyandır — renklerini sen veriyorsun.
Ve eğer değişim istiyorsan, ilk adım aynayı silmek değil, içindeki tozu üflemektir.
Sen neysen, dünya da odur.
Ve ne zaman kendini tamamen görürsen — ilk kez gerçek dünyayı görebilirsin.
İnanc KAYAKIRAN
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve MANSET.DE editöryal politikasını yansıtmayabilir.