Kürtler Her Zaman Hakkın Yanında Oldu: Selahaddin Eyyubi’den Günümüze Zulme Karşı Onurlu Bir Direniş

Tarih boyunca Kürt halkı, güce değil hakka yaslanan, çıkar değil vicdanla hareket eden bir halk olmuştur. Bu ilkeli duruşun en büyük örneklerinden biri, hiç kuşkusuz Selahaddin Eyyubi’dir. Kudüs’ü fethettiğinde, karşısında yıllarca Haçlı işgaliyle yıkıma uğramış bir şehir ve karmaşa içinde bir halk vardı. Fakat Selahaddin, ne Yahudilere ne Hristiyanlara ne de Müslümanlara zulmetmedi. Aksine adaletli, insaflı ve hakkaniyetli yönetimiyle tüm dinlere saygı gösterdi. Onun bu tavrı, Kürt halkının yüzyıllardır taşıdığı adalet mirasının temelini oluşturmuştur.

Bu duruş, sadece tarihte kalmadı. Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte yeni ulus-devletler kurulurken Kürtler, ayrışmadan çok birlikte yaşamanın yolunu aradı. Lozan görüşmelerinde, Kürtlerin temsilcileri çağrıldığı halde katılmak istemedi. Sebebi ise anlamlıydı: “Türklerle aynı devlette yaşamak istiyoruz, Türkler bizim temsilcimizdir,” denildi. Ne var ki bu iyi niyet yıllar içinde karşılıksız kaldı. Türkiye’de, İran’da, Irak’ta ve Suriye’de Kürt dili yasaklandı, kimlik inkâr edildi, kültür bastırıldı. Yani Kürtlere karşı en büyük adaletsizlikler, ironik bir şekilde kendilerini “İslam devleti” olarak tanıtan ülkeler tarafından yapıldı.

Özellikle Irak’ta Saddam Hüseyin rejimi, Kürtlere karşı kimyasal silah kullandı. Halepçe’de binlerce masum sivil katledildi. Buna rağmen Kürt halkı, ABD’nin çıkarları doğrultusunda hareket etmedi. Saddam zulmüne karşı direndi ama Amerika’yla birleşip Irak’ı işgal eden koalisyonun safında yer almadı. Oysa birçok İslam ülkesi, doğrudan ya da dolaylı yollarla Amerikan saldırılarına lojistik ve siyasi destek vermekte bir sakınca görmedi.

Suriye’de de benzer bir tablo ortaya çıktı. IŞİD’in barbar saldırılarına karşı ilk ciddi direniş, Kürt halkından geldi. Kobani’de kadınlı erkekli halk, sadece topraklarını değil insanlığı savundu. Yine çıkar gözetmeden, halkların onuru için mücadele ettiler. Bu süreçte de İslam ülkelerinin büyük kısmı sessiz kalırken, Kürtler tereddütsüz cephedeydi.

Bugün ise benzer bir senaryo İran’da yaşanıyor. İran ile İsrail arasında yaşanan savaşta Kürt halkı, yine tarafsız, ilkesel ve vicdani bir duruş sergiliyor. İsrail’in Filistin’e yaptığı zulüm Kürtlerin vicdanında asla kabul görmezken, İran’ın da Kürt halkına yıllardır uyguladığı baskılar göz ardı edilemez. Yani Kürt halkı ne İsrail’in safında yer almakta ne de İran’ın zulmünü meşrulaştırmaktadır. Bu savaşta da olduğu gibi Kürtler yine kendi halkının haklarını koruyacak, ama haktan ve adaletten yana durmayı sürdürecektir.

Kürtler fırsatçı değil, sabırlı ve sağduyulu bir halktır. Ne tarih boyunca çıkar ilişkilerine göre tavır aldılar ne de zulümden nemalandılar. Kimseye boyun eğmediler ama kimseyi de ezmediler. Bu halkın mücadelesi; var olmak, kimliğini korumak ve adalet içinde yaşamak içindir. Ve bu mücadele, Selahaddin Eyyubi’den bugüne bir onur meselesi olarak sürmektedir.

İran’da yıllardır kimliği inkâr edilen, dili yasaklanan ve siyasi temsiliyeti bastırılan Kürtler, bugün İsrail-İran savaşında yeniden kritik bir aktör olarak dünya gündeminde. Devrim sonrası süreçte idamlar, sürgünler, zorla asimilasyon politikaları ve ağır baskılarla sistematik olarak hedef alınan İran Kürtleri, şimdi İran rejimi için belki de en kırılgan noktaya dönüştü.

Savaşın kaderini etkileyecek düzeyde stratejik konumda olan Kürt bölgeleri, hem İran’ın iç güvenliği hem de dış saldırılara karşı savunma hattı açısından büyük önem taşıyor. Ancak yıllardır görmezden gelinen ve baskıyla sindirilmeye çalışılan Kürt halkı, bugün kimin yanında duracağıyla bu savaşın dengesini değiştirme potansiyeline sahip. İran’ın kendi vatandaşları olan Kürtlere yönelik yıllardır süren ayrımcı politikaları, bugün rejimi Kürtlere muhtaç hale getirmiş durumda.

Bu yeni denklemde Kürtlerin duruşu sadece savaşın değil, İran’ın geleceğinin de seyrini belirleyebilir.

“Eğer Kürtler İran’ın yanında yer alırsa İran kazanır. Eğer İsrail’in yanında yer alırsa İsrail kazanır.”

İran’daki Kürt Nüfusu ve Coğrafya
    •    Nüfus: ~9–10 milyon
    •    Yaşadıkları Eyaletler: Kürdistan, Kirmanshah, İlam, Batı Azerbaycan
    •    Lehçeler: Kurmancî, Sorani, Goranî, Feylî
    •    İran’ın %10’una yakın nüfusu oluştururlar; sınır boyunca Türkiye, Irak ve Suriye Kürtleriyle sosyal bağ içindedirler.

İran’da Kürtlere Yönelik Tarihsel Zulüm

      .Pehlevî Dönemi (1925–1979)
    •    Kürtçe yasaktı; okullarda, medyada, siyasette yalnızca Farsça geçerliydi.
    •    1946 Mahabad Kürt Cumhuriyeti sadece 11 ay dayanabildi. Sovyetler çekilince İran Şah’ı bastırdı.
    •    Qazi Muhammed idam edildi.
    •    Kürtçe eğitim ve yönetim hakkı yok sayıldı.

Türkiye için tarihi an: PKK silahlarını yaktı Türkiye için tarihi an: PKK silahlarını yaktı

Untitled 1 F D S F S-2


.  İslami Rejim Dönemi (1979–)
    •    1979 devriminden sonra da Kürtler “ayrılıkçı” ilan edildi.
    •    1980’lerde binlerce Kürt idam edildi.
    •    İran Kürtlerinin temsilcisi olan KDPI (İran Kürdistan Demokrat Partisi) liderleri yurtdışında suikastlarla öldürüldü.
    •    2022 Mahsa Amini olayları sonrasında İran Kürt bölgelerini insansız hava araçları ve füzelerle bombaladı.


Kürtler Neden Kritik Güç?

    •    Bugün İsrail ile İran arasındaki savaşta İran’ın doğrudan iç sınırlarında en geniş etnik azınlık Kürtlerdir.
    •    Kürtler İran’a destek olursa İran içeride istikrar kazanır.
    •    Ancak İran, Kürtleri yüzyıllar boyunca yok saydı:
    •    Ana dillerini yasakladı
    •    Parlamentoda kimlik temsili vermedi
    •    Onları ayrılıkçı gibi gösterdi, cezalandırdı
    •    Dini özgürlüklerini sınırladı (Sünni Kürtlere cami izni dahi verilmedi)

Sonuç:

İran, yıllarca zulmettiği Kürtlere bugün muhtaç hale geldi.
Tanımadığı kimliği, yok saydığı halkı bugün savaşın kaderini belirleyebilir.

Tarihi Katliamlar ve Trajediler

Ferzende Beg`in gözleri oyuldu

    •    Şeyh Said Ayaklanması sonrası Türkiye’den İran’a geçen Kürt direnişçisi Ferzende Beg, İran’da yakalandı ve cezaevine atıldı.   İran istihbaratı tarafından cezaevinde gözleri oyuldu, işkenceyle öldürüldü.
    •    İran, Kürt liderlerine “misafirlik” değil, işkence ve ölüm” sundu.

      Şeyh Said’in Ailesi
    •    Ayaklanma sonrası Şeyh Said’in çocukları İran’a sığınmak isterken İran sınırında yakalandı, bazıları İran’da öldürüldü.  Bu olay, İran’ın Kürtlere sadece kendi çıkarına dost olduğunu bir kez daha gösterdi.

      .Kürtler Ne Yapmalı?
    •    Kürtler bugün bir ilki yapabilir:
    •    Ne İran’a koşulsuz destek
    •    Ne de İsrail’in oyuncağı olmak.
    •    Bölgesel tarafsızlık ve akıllı diplomasiyle:
    •    İran’da bir Kürt özerk bölgesi ilan edebilirler.
    •    Kendi kimlikleriyle tanınma ve resmi dil hakları kazanabilirler.
    •    Tarihi olarak yok sayılan halk, stratejik masaya oturabilir.

 . Kürtlerin Bağımsızlık Umudu ve Ortadoğu’daki Konumu
    •    Bugün artık Kürtlerin kaderini başkaları değil, Kürtlerin tutumu belirleyecek.
    •    İran’ın parçalanma ihtimali varsa, Kürtler bu denklemde başrol oynayabilir.
“Kürtler ya tarihin öznesi olacak… ya da başkalarının savaşında figüran kalacak.”

Son Söz

İran, kendi eliyle bastırdığı, aşağıladığı, dilini yasakladığı bir halkın eline kaldı.
Bu halk: Kürtler.

Bugün Kürtler:
    •    Dilerse barışın anahtarı…
    •    Dilerse bağımsızlığın temeli…
    •    Dilerse İran’ın sonu olabilir.

İran yıllara göre Kürt katliamı

1. Pahlavi Dönemi (1946–1979) 
    •    1946 Mahabad Cumhuriyeti sonrası: Cumhuriyetin çöküşüyle birlikte KDPI liderleri idam edildi; yaklaşık ~1.000 kişi hayatını kaybetti
    •    1967–1968 ayaklanması: Rejim bastırırken liderlerden 8’i idam edildi ve toplam >40 kişi öldürüldü; en az 108 kişi öldü .

2. İslam Cumhuriyeti (1979–günümüz)

A) 1979–1985 kitlesel infazlar
    •    1980–85 yılları arasında siyasi idam sayısı: 8.000–9.500 kişi
    •    İlk iki yıl (1980–1981) yalnızca Kürdistan’daki isyanlar sırasında 1.200 Kürt siyasi mahkum infaz edildi
    •    1979–82 Kürt isyanında hükümet kaynaklarına göre toplam 10.000 kişi, bunların içinde 1.200 infaz edilmeli 

B) 1988 siyasi infazlar (Cezaevleri katliamı)
    •    Tüm siyasi mahkumlar hedef alındı; tahminlerde 4.500–30.000 kişi arasında can kaybı var .
    •    Kürt/etnik ayrım yapılamasa da, Kürt muhaliflerin ağır kayıp verdiği çoğul etnik baskı altındaydı.

C) 1989–1996 KDPI isyanı
    •    Eylem sürecinde ve sonrası, hükümetin askeri operasyonlarıyla müdahaleler sonucu 168–503 kişi, çoğunlukla Kürt militanlar ve siviller öldü  .
    •    Ayrıca KDPI liderleri hedef alınarak suikast ve idamlarla bastırıldı (örneğin 1991’de 7 KDPI üyesi idam edildi) 

D) 2000 sonrası ve 2020’ler
    •    2023 yılı: Hengaw verilerine göre en az 144 Kürt mahkum idam edildi 
    •    10 Ekim 2024 itibarıyla: KHRN, İran’da geçen yıl içinde en az 138 Kürt mahkumun öldüğünü raporladı (10 Ekim 2023–9 Ekim 2024) 
    •    2024 toplamı: Rudaw’a göre İran’da yaklaşık 909 idam gerçekleştirildi ve bunların %20’si Kürttü → bu da ~182 Kürt mahkumun idam edilmesi anlamına geliyor .

E) Siyasi gözaltı ve şiddetli terör
    •    Evin Cezaevi’nde kadın Kürt gazeteci ve aktivistlerin ölüm cezasıyla yargılandığı, işkence edildiği rapor edildi .
    •    2022 sonrası protestolar sonucu:
    •    BM verilerine göre 537 kişi öldürüldü, binlerce gözaltı yaşandı; bunların arasında Kürt aktivistler de var

FERZENDE BEG İN HİKAYESİ

İran devleti,1930 yılında yaralı olarak yakaladıkları Ferzende Beg'e Tahran’daki Qesri Qencer cezaevinde yıllarca işkence yapıp ,Zehirledikten sonra iki gözünü çıkartıp Eşi Besra xanımın eline verirler..

Ağrı isyanın Komutanlarından FERZENDE BEG’in Hikayesi

Annesi Asîye ve babası Süleymanê Ahmed’in oğlu olarak dünyaya geldi. Muş ve Malazgirte kaymakamlık yaparken Azadi hareketine katılır.Ve bu harekete katıldıktan sonra mal varlığını arsalarını dahı halka eşit bır şekilde dağıtır. Şeyh Said İsyanı‘na katılıp Malazgirt bölgesinde savaşır. İsyanın başarısızlığından sonra 150 adamlarıyla birlikte İran’a sığındı. İran hükûmeti silahsızlaştırılmasını istedi. Fakat Ferzende bunu reddedince iki taraf arasında çatışma yaşanır. Bu çatışmada Hasenanlı Halit‘in oğullarından Şemseddin, Ferzende’nin babası Süleymanê Ahmed, Kolağası Kerem Bey ve Abdülbaki gibi savaşçılar şehit düşerler. Ferzende bey de bu çatışmada yaralanır.Hayatta kalanlar ise Simko‘un (Şıkaki lideri İsmail Axa) yanına sığınırlar.

1927 yılında Türkiye’ye geri dönüp Ağrı ayaklanmalarına katıldı. Hemen hemen bütün muharebelere ve sabotaj eylemlerine katıldı. 1930 yılında Kürtlerin Taşburun saldırısı esnasında yaralandı ve Fars (İran) güvenlik kuvvetleri tarafından yakalandı.

Bir yandan, 1941 yılında Osman Sabri iki yıl önce Ferzende’nin Hoy‘daki hapishanede öldürülmüş olduğunu yazar. Öte yandan, Kör Hüseyin Paşa‘nın oğlu Nadir Süphandağ’ın ikinci eşi olup Tehran’da dört yıl Ferzende’nin eşi Besra Hanım ile birlikte yaşamış olan Zarife Hanım’a göre ise, kendisinin 1939 yılında Türkiye’ye geri dönmesinden dört yıl önce Ferzende Kasr-ı Kaçar Hapishanesinde zehirlenerek öldürülmüstür.İranlı yetkililer eşine Ferzende’ nin kendisi korkudan intihar ettiğini soylemişlerdir öldükten sonra dahi eşi uzerinde pisikolojik saldırıda bulunmuşlardır ta ki eşi bundan dolayi üzüntü ve kahirdan akli dengesini dahi kaybetmistir …
Kanak : Osman Sebri, “Agirî”, Hawar
             : Rohat Alakom, Hoybûn örgütü ve Ağrı ayaklanması.
              :Dengbej Reso yê Gopalan.

ikinci bir idda 

Ferzende beg yaralı ele geçirilir ve kafilesiyle birlikte İran’a götürülür. Kendisi Tahran’daki Qesrî Qencer zindanına atılır.Eşi Besra Xanım ise Tahranda ev hapsinde tutulur.
1939 yılına kadar Ferzende beg,tutulduğu hapiste işkence yapılır.Daha sonra verdikleri zehirle öldürülür.
Eşinin ziyareti sırasında Ferzende beg öldü deyip oydukları gözlerini Besra Xanımın eline verirler.Besra xanım eşinin cenazesini Türkiye 'ye getirmek için İran devletine dilekçe yazıp yalvarmasına rağmen bu isteği reddedilir.

Ferzende Begi Tahran'da toprağa verir ve mezar taşına “MÊRÊ MÊRA ,FERZENDE BEGÊ HESENÎ “
yazdırır.

Abdullah Birisi

ARAŞTIRMA ÖZEL HABER

MANSETDE