Son Dakika
TÜM HABERLER

Bir Zaza Hikayesi: Zazaca dili bu dünyanın bir rengi ve sesidir..

Hamburg’da yoğun bir nüfusa sahip olan Zaza halkını araştırdık, kendilerinden, kendi dillerini, kültürlerini ve kendi mesleklerini sorduk, dinledik, yazdık. Hamburg'da yaşayan değerli esnaflardan Cahit Balat, Ali Balat, Fırat Balat ve Dinbilimci, Dilbilimci Burhanettin Dağ, Zazalar ile ilgili gazetemiz Hamburg Manşet'e röportaj verdiler.

HAMBURG 12.06.2021, 19:11 12.06.2021, 22:03

Hamburg Manşet Özel Haber

HAMBURG'DA yaşayan Zazaların çoğu işveren, hatta Hamburg’da neredeyse en büyük paya sahipler işletme ve işveren nüfusunda. Çevrede çalışkanlıkları ve girişimci ruhlarıyla tanınıyorlar. Zaza kültürünü yaşattıkları ve paylaştıkları, bayramlarını kutladıkları, evlatlarına öz kültürlerini aşıladıkları, eğitim, öğretim, yeri geldiğinde eğlence kültürü ve önemli günlerini paylaştıkları, her konuda yardımlaştıkları, gerektiğinde spor aktivitelerini sürdürdükleri, kısacası kültürlerini korudukları iki önemli camileri Saidi Nursi ve Vahdet camileri en koyu sohbetlerin yaşandığı yerdir. Zazaların Cuma namazlarında, bayram namazlarında toplandıkları bu camiler, Zazalık kültürünün dünden bugüne taşındığı, Zazalık kültürüyle anılan her türlü sosyal faaliyetin de gerçekleştirildiği yerdir. 
Almanya’da camiler Diyanet İşleri gibi bir çatı altında toplanamadıkları için, genelde dernekleşme ve kişiler tarafından kiralanan yerlerin mescide ve camiye çevirilerek Cuma namazları ve bayram namazları için toplanarak ibadet edildiği yerlerdir. İstenildiğinde bu dernek niteliğindeki camiler, Müslüman toplumların birleşerek oluşturduğu şuraya başvurarak katılım sağlayabilirler. Sadece namazlar için değil, düğün ve nişan gibi geleneksel kutlamaların da yapıldığı, çocuklara derslerin çalışıtırıldığı, kıraat edildiği, yeni gelen nesile kültür aktarımı için toplanıldığı ve danışmanlık verildiği bu alanlar, sosyal hayatın sürdürüldüğü çok amaçlı yerlere dönüşmüştür. Hamburg’daki Zazaların oluşturduğu ve toplandığı Saidi Nursi ve Vahdet Camileri de Zazalar tarafından toplanılan, sadece ibadet değil, hayatın paylaşıldığı sosyal hayatın vazgeçilmez alanları haline gelmiştir.

   Hamburg Manşet Gazetesini buraya tıklayarak online olarak okuyabilirsiniz.

Güneşi Gördüm, Mucize, Beyaz Melek gibi filmlerinin oyuncularından yapımcı, yönetmen Cahit Balat:

"Zazaca kaybolma tehlikesi altında. ben bu yüzden Zazaca’nın devam etmesi ve yayılması için çabalıyorum, sanatı sanat gibi yapan herkese elimden geldiğince destek olmaya devam edeceğim"

Yapımcılık yaptığım zamanlar, Avni Polat’a yaptığımız albüm dolayısıyla Zazalar’ı çok iyi araştırmıştım. Zazalar genelde Adıyaman, Diyarbakır, Bingöl, Dersim, Erzincan, Muş, Niğde, Aksaray ve Samsun’da yoğunlukla yaşarlar. Kendi fikrim Zazalar İran tarafından gelen bir kitledir, Zazaca Fars dilidir. Zazaca Kürtçe’nin bir lehçesidir. Tabi zamanla tarih çok çeşitlere ayırmıştır; Dersim Zazacası, Gerger Zazacası, yine Diyarbakır’da daha değişiktir. Yani çok fazla çeşitleri vardır. Ben yaklaşık 22-23 senedir Zaza kültürüne bir Zaza ozan olan Bingöllü Rejber Aziz’e albüm yaparak ki, daha sonra böyle büyük bir ozan da çıkmadı, yine Mehmet Boğatekin iyi bir ozandır, Avni Polat, Ayhan Barasi, İbrahim Musaoğlu, Mizgin gibi bir çok Zaza sanatçıya elimden geldiğince destek vererek katkılarda bulunmaya çalıştım. İlk profesyonel Zazaca albümü 2005’te Avni Polat’a yapmış olduğumuz albümle ben yaptım diyebilirim. Repertuarı biz oluşturduk, eserleri tek tek araştırdık. Ağlama Anne isimli besteyi de ben vermiştim. Bu albüm için Mahsun Kırmızıgül’ün kardeşi Yusuf Kırmızıgül’le birlikte çalıştık ve hala severek dinlenilen bir albümdür. Ayhan Borasi olsun, Mehmet Boğatekin olsun sık sık Mahsun Kırmızıgül’le hep bağlantıda olur, kendisine danışırız. Zaza dilinin çok geniş bir dil olmamasından dolayı kelimeleri bir araya getirip, birbirine yakıştırmak çok kolay değildir. Aşkı, böceği, doğayı anlatmak zordur. Bu yaz beş tane klip çekmeyi planlıyoruz.

      Burada Hamburg’da yaklaşık 30-35 yıldır yaşayan Mehmet Boğatekin, başınızdan geçeni anlatsanız hemen söz haline getirebilecek yetenekte bir Ozan’dır. 100-150 tane eseri var, birçok eseri de bu şekilde oluşturmuştur. Mehmet Boğatekin’in burada Hamburg’da çekmiş olduğum Türkçesi “Ben Ne Yapayım, Sen Ne Yapasın” anlamına gelen ilk klibi üç-dört ay içerisinde 200.000 üzerinde izlendi. Ben çektiğim kliplerde hikayeye uygunluğa çok dikkat ederim ve bir filmmiş gibi anlatım, bu benim olmazsa olmazımdır. Bingöl’deki bütün Zaza sanatçılara elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Şimdi 3-4 tane Mehmet Boğatekin’e, Avni Polat’a ve Ayhan Borasi’ye olmak üzere bu yaz klip çekimlerimiz de olacak. İbrahim Musaoğlu da yine projelerimiz arasında. Albümü bitince onunla da bir klip çalışması yapacağız. 

Zazaların inadı meşhurdur 

Zazaların kendine has bir kültürü vardır. Oldukça dik başlı ve inadı meşhur bir halktır. Fakat Zazaların kültür sanat hayatına inanılmaz güzel de katkıları olmuştur. Örneğin Yılmaz Güney bir Zaza’dır. İzzet Yıldızhan, İzzet Altınmeşe, Alişan, Mahsun Kırmızıgül, Şivan, Necati Şaşmaz, Oktay Kaynarca, Ali Sürmeli, kendisi yakın dostum, iyi bir abim, örnek aldığım bir kişidir. 
Şu ana kadar hiç Zaza rolü almadım ama projeler dahilinde var. Ama ben Zaza diline çok hakim olan bir insan olduğum için, hayalimde Zazaca bir kısa film yazıp oynamak var. Bizim Tiyatro Anatolia’daki arkadaşlarımdan Ahmet Çavunmirza, Faik Aser, Şerif Doğan gibi arkadaşlarla böyle bir projemiz var. Şu anda bile annem tek kelime Türkçe bilmez, anlar mesela bir soru sorsanız anlar ama Türkçe cevap veremez, Zazaca cevap verir. Sadece benim annem de değil, Bingöl çevresindeki benim kuşağımın anneleri de bu şekilde Türkçe bilmezler. Ama bu yeni nesil için maalesef geçerli değil ve Zazaca kaybolma tehlikesi altında. Ben bu yüzden Zazaca’nın devam etmesi ve yayılması için çabalıyorum. Zaza kültürü denince aklıma ilk gelenler halayları ve yemekleridir. 

Gastronomi dalında başarılı işletmeci Fırat Balat :

Politik tutumlardan kaynaklı, bir zamanlar Zazaca konuşmak ayıp gibi görülüyordu. dileğimiz odur ki dünyadaki tüm diller yaşasın, devam etsin. diller bizim zenginliğimizdir, diller bizim bahçelerde görmek istediğimiz rengarenk çiçekler gibidir. kimi lale, kimi papatya, kimi kekik, kimi güldür. işte biz insanoğlu da böyle düşünerek dünyamızı cennet bahçesi yapabiliriz.  

Türkiye'de Bingöl’ün Genç ilçesinde 1980 yılında doğdum. Şu an 40 yaşındayım, 21 senedir de Almanya’dayım. İsmim Fırat Balat ama halk arasında Ferhat denildi. Benim için sakıncası olmadığı gibi, hoşuma da gitti diyebilirim. İsmin Ferhat olarak kaldı. Buraya geldiğim günden beri Hamburg’da kaldım. Hamburg’a geldiğim ilk yıllarda her türlü işçilik ve bulaşıkçılık dahil, 2.5 yıl muhtelif işlerde çalıştım. Ondan sonra gastronomi alanında kendime ait iş yerimi açtım. 10 yıl boyunca işlettim, sonra şimdiki restoranımı aldım. 10 yıldır da burada işletmeci olarak insanlara hizmet veriyorum. 

Maalesef günümüz gençleri Zazacayı tam benimseyemiyorlar. Hem Zaza kültüründen hem de Zazaca dilinden uzaklar 

Bana göre Zaza, Zazacayı konuşan, Zazacayı benimseyen, kendi Zaza kültürüne bağlı ve kendi özünü kaybetmemiş, Türkiye’de özellikle ağırlıklı olarak bulunduğu ve yerleştiği Bingöl ve etrafındaki Diyarbakır, Elazığ, Tunceli, Erzurum bölgelerinde yaşayan topluma denir. Kısacası Mezapotamya bölgesinde yaşayan bir toplumdur. Şu an baktığımızda maalesef görüyoruz ki, yeni gelen gençlik, yirmi yaş ve altındaki gençlik, Zazacayı tam benimseyemiyor. Hem Zaza kültüründen hem de Zazaca dilinden uzaklar. 
     Maalesef bu, artık evlerde Zazaca konuşulmaması, anne baba ve aile büyüklerinin de Zaza kültürünü aktarma yönünde pek üzerinde durmamaları, biraz da eski Türkiye’nin politikasından kaynaklanıyor. Zazaca konuşmak o zamanlar ayıp gibi görülüyordu. Hem politik hem de aileler arasındaki tutumdan da kaynaklanıyordu. Maalesef son gelen nesil de internet etkisinde kaldığı için değil Zazacayı nereyse Türkçeyi konuşmakta zorluk çekiyorlar. Kurdukları cümlelerin arasında mutlaka İngilizce kelimeler bulunuyor. 
    Dışarıda Türkçe konuşulabilmesine rağmen unuttular. Burada Zazaca öğrenmek o kadar zor ki evde zaten Türkçe konuşuluyor, dışarıda ise Almanca. Biraz da biz Zazalar’ın tembelliği de söz konusu ve ya maddi durumun çok iyi olmamasından kaynaklanan, para kazanma derdine düşüp kültürümüzü yaşatmayı göz ardı edebildik. Almanya’ya gelenlerimiz de en az 5 kişilik ailelerden oluşur. Mesela biz 7 kardeşiz anne ve babamızla toplam 9 kişilik bir aileyiz. Biz aile olarak hep birbirimize bakarız, Zazalar aile kavramına aşırı bağlıdır. Bu bağı başka bir halkta da görmedim diyebilirim. Bundan dolayı da bizim burada yetişen gençlerimize tam ilgi sağlayamadığımızı düşünüyorum. 
Ben şahsen annem ve babamla bir gün bile Türkçe bilmelerine rağmen Türkçe konuşmuş değilim. Bu alışkanlıkla daha 15 yaşında evden çıktım, 15 sene sonra eve geldim ona rağmen Zazacam eskisinden daha iyi. Çünkü ben anne babamla, kardeşlerimle Zazaca konuştum, buradaki Zaza kardeşlerimle yine Zazaca konuştum, Zazaca şarkılar dinledim. Unutmamak ve daha da geliştirmek için sahip çıkmak lazım. Geçenlerde düzenlediğimiz bir iftar yemeğinde hep Zazaca konuştuk. Unuttuklarımızı hatırlamak ve bildiklerimizi geliştirmek için Zazaca’ya sahip çıkıyoruz. Bu gün yine bir yere davetliyiz. Sırf Zazalar gelecek, yine sadece Zazaca konuşacağız. 

Zaza kültürü denince, aile kavramı en başta gelir 

Zaza kültüründe aile bağlılığı ve büyüklere saygı bizim için çok çok önemlidir. Sırf aile denince değil, gerek gurbette olsun gerek askerde veya farklı bir yere gidince hiç tanımadığımız bir Zaza kardeşimize denk gelince hemen kardeşimizi görmüş gibi seviniriz, önce iyice bir tanışırız, deyim yerindeyse birbirimizin künyesini alırız. Bu gerçekten candan ve güzel bir şey. 
Ayrıca biz Zazaların çok hoşuma giden bir özelliğimiz de iki kardeş kendi aralarında her şeyi konuşamazlar mesela asla müstehcen konuları açamazlar. Eğer kardeşlerden birinin bir gönül meselesi olsa, abi ablasına saygı gereği konuyu açamaz mesela gider onun en yakın arkadaşına anlatarak konuyu iletir. 
Büyüklerin yanında asla ayak ayak üstüne atılmaz. Sofraya ise önce büyükler oturur yemeklerini yerler. Küçükler, büyükler kalkmadan sofraya oturmaz, önce onlara hizmet ederler. 

Yirmiye yakın ülke gezdim, halklarını tanıdım, Zaza misafirperverliğini hiçbir yerde göremedim 

Zazaların bir diğer güzel özellikleri de aşırı misafirperver olmalarıdır. Dünyada 20’ye yakın ülke gezdim ve bütün halklarını tanıdım. Bizdeki Zaza misafirperverliğini dünyada hiçbir yerde görmedim. Biz Zazalar, misafir geldiğinde küçükleri başka yere göndeririz. Çocuklar erken kalktığında gürültü ederse misafirler rahatsız olmasın diye. Misafir için ayrı yatak bulunduran bir kültürüz biz. Tabak, çatal-bıçak her şeyin yenisi çıkarılır ve misafiri iyi ağırlamak bir gurur kaynağı, gurur sebebidir. Misafir bizde çok önemlidir. Düşmanımız bile evimize geldiği an misafirimiz olur, evimiz dışına çıkana kadar hep misafirimiz olarak kalır. Ancak evimiz sınırları dışına çıktığı an tekrar düşmanımız olabilir. 
      Zazaların dili kendi başına ayrı bir dildir. Dillerin birbirine benzemesi sayılardan geçer. Eğer sayılar birbirini tutmuyorsa bu İki dilin farklı olduğunu gösterir 
İnsanların çoğu Zazaca ile Kürtçeyi aynı dil sanır. Aynı olsaydı birbirimizi anlardık. Türkçe ile Kürtçe birbirinden ne kadar ayrıysa, Zazaca ve Kürtçe de birbirinden o kadar ayrıdır. 
Zazaların kökeni Hazar Denizi’ne dayanır. Zazalar Hazar Denizi’nden önce İran’da Horasan’a göçmüş oradan yayılmışlardır. Bazı kaynaklar Sasaniler’le bir bağlantımız olduğunu söylüyor ama Zazaki son yüz yılda çıkmış bir kelime. Deylemi derler bize Dımılki, Dımıli derler. İki dilin aynı olması için sayıların birbirine benzemesi lazımdır. Dillerin birbirine benzemesi sayılardan geçer. Eğer sayılar birbirini tutmuyorsa bu iki dilin farklı olduğunu gösterir. Örneğin; 
      Türkçede: bir, iki, üç deriz, 
      Almanca’da: ein, swei, drei deriz. 
      Kürtçe’de: yek du, si derler, 
      Zazaca’da: yu, du, hıri deriz. Hepsi birbirinden farklıdır. 

“Zazalar dünyada inatçılıkta birinci sıraya yerleşebilirler.” 

Çok inatçı bir halktır. Belki inatçılıkta dünyada birinci sıraya bile yerleşebilirler, o derece inatçılardır. Maalesef bizim genlerden gelen bir huyumuz bu. Derler ya çocuklar anne babanın dediğini değil yaptığını yaparlar. O şekilde nesilden nesle aktarılmış bir inatçılık söz konusu. Örnek vermek gerekirse, iki genç birbirlerini seviyorlar. 
Bazen anne ya da baba karşı çıkar. Öyle durumlar yaşandı ki o küskünlük ömür boyu sürdüğü oldu. Sırf bir kere ağzından çıkan ‘hayır’ kelimesini geri almamak için. Tabi nesilden nesle bu inatçılık zamanla yerini esnekliğe bırakıyor. Avrupa’ya gelmemiz, değişik ülkeler tanımamız, yeni arkadaşlar edinmemiz, dünyayı başka pencerelerden görmemiz bize çok büyük fayda sağladı ve genç nesiller özellikle daha esnekler. Özellikle evlilikler konusunda dışarıyla evlenmelerdense kendi aramızda kız ve damat alıp vermeyi tercih ederiz. Ailelerimiz arasında birbirimizin evine gittiğimizde de daha rahat, kendi evimizde gibi oluruz. İnşallah bu gönül bağımız, akrabalara bağlılığımız yıllarca bozulmadan devam eder. Dünyaya da baktığımızda bu büyük aileler, kraliyet aileleri gelin ya da damat seçerken onlar da kendilerine daha yakınları seçerler. 

Yasadışı işlere bulaştırılan Zazalar 

Zamanında ekonomik nedenlerle Türkiye’den Avrupa’ya gelmiş Zazalar, yanlış yönlendirme, gençlerinin daha çok küçük yaşlardan itibaren yanlış bilgilendirme ve yönlendirme sebebiyle yasadışı işlere bulaştıkları doğrudur. Örnek verecek olursak, bu çocuklara onlara uyuşturucu satıp ölümlerine sebep olursak, sevaptır diyenler vardı. Tabii bundan bir 30 sene öncesinden bahsediyoruz. Cahillik vardı, yoksulluk vardı. Türkiye’de yaşayan 7-8 ırkın hepsinin kafalarında, kolay yönden zengin olmak kavramı vardı. Bu da genlerden geliyor, çünkü babalarımız, dedelerimizden başka bir şey görmedik. Bu fikirlerle yetişen gençler Almanya’ya geldiklerinde mesleklerinin de olmamasıyla birlikte maalesef, dil de bilmedikleri için uyuşturucu satıcılığına yöneldiler. Burada akrabalarının yanlarına gönderilen ve başlarında anne- babaları olmayan bu gençleri zamanında kötü yönlendirdiler ve ne yaptıklarıyla çok yakından ilgilenenleri pek olmadı. Kontrol mekanizmaları yoktu. Son 15 senedir Zazalar ticarete atıldılar ve ben bu durumu çok beğeniyorum. Hamburg’un en işlek caddelerinin birinde yüzde ellisinden fazlasının Zazalar’ın elinde olduğunu görmek... Bakkalından marketine, restoranına bizim oradaki iş yerlerinin yarısından fazlası Zazadır. 

Zaza soslarının mucidi Ali Balat, hem berber hem de gastronomi alanında başarılı işletmeci ve işveren:

1976 Bingöl doğumluyum 1995’te Almanya’ya geldim. Hep Hamburg’da yaşadım önceleri farklı işletmelerde çalışırken 20 sene önce kendi berber işletmemizi kurduk. Bu süreç içerisinde, kendi dalım olmasa da işletmesini yaptığım, geçen sene açtığımız işletmemizle beraber toplam 4 berber işletmemiz oldu. İşveren konumunda işleri yürütüyorum. Hamburg’da 2000 senesinde büfe işine girdik ve gerçekten çok iddialıyız ve çok sevilen bir işletmeyiz. Hem kalite, hem temizlik, hem de hizmet ve elemanlar açısından büyük restoranlardan kesinlikle farkımız yok diyebiliz. Yedi sekiz elemanımız var ve bizim için her taraftan gelen sürekli müşterilerimiz bulunmakta. Özellikle de kendi yarattığımız Zaza sosu için gelen bir müşteri kitlemiz oluştu.

İcat ettiğim sosa Zaza ismini vermek istedim. Zaza sosu meşhur oldu. Müşteriler başka dükkanlarda da bizim Zaza sosumuzdan istiyorlarmış 

Biz bu Zaza Sosunu dükkanı açtıktan yaklaşık 5-6 yıl sonra ürettik. Yaklaşık 15 yıldır var diyebilirim. Sosu ben kendim ürettim. Önce tadını tutturmak için bir deneme aşaması yaptık, baya zorlu bir süreçten sonra istediğimiz kıvamı tutturduk. Sos istediğim tada ve kıvama gelince kendi adımızı koymak istedim ve icat ettiğim sosa “Zaza Sosu” adını koydum. Zaza Sosu oldukça beğenilen artık meşhur bir sos ve gelen müşterilerin çoğu Zaza Sosunu arıyor. Meşhur olan Zaza sosumuz Alman Televizyonlarında da yayınlandı. Kanallar çekmeye geldi. Gazetelerde de yayımlandık. Müşterilerin memnuniyeti bizim için en önemli olan şeydir. Sosumuzun içeriğinde özel yedi sekiz çeşit baharatımız var. O lezzeti bulmak kolay olmadı. Başka yerlerde de müşteriler Zaza Sosu istedikleri için yapmayı denemişler fakat müşterinin damak tadına uymamış.  
      Bizim müşterilerimiz daha çok, özel ve sürekli müşterilerimizden oluşuyor. Döner yemek istediklerinde genelde uzak da olsalar arabalarıyla mutlaka bize gelirler. Pandemide zaten dikkat ettiğimiz ve müşterilerin taktir ettiği hijyenimize daha da özen gösterdik. Normal restoranlar kadar pandemiden etkilenmesek de pandemiyle baş etmek kolay değildir. Devlet de pandemi yardımları ödedi. Gerçi üçüncü yardımı almadım ama resmi açıdan zorlanıyoruz. 5 çocuğum var en büyüğü 24 yaşında. Gece görebiliyoruz gündüz çalışarak bu seviyeye geldik. Çocuklarla birbirimizi bazen haftada bir. Ben çalışırken onlar uyuyor, ben evdeyken onlar kalkıp okula gidiyor. Bu günlere hedefimizi koyarak geldik, ödün vermedik. 

Dilbilimci, Dinbilimci, Alman İslam Merkez Konseyi üyesi Burhanettin Dağ, "Hiçbir dil unutulmamalıdır, Zazacaya anayasal teminat gelmelidir"

1995 ten beri Almanya’dayım. Dilbilimcisiyim, 8 dil biliyorum. İlahiyatçıyım, gazetecilik yaptım farklı ülkelerde eğitim gördüm, farklı dillerde de uzmanım. Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce, Türkçe, Zazaca, Kürtçe, Afgan ve Tacikistan’da konuşulan Dari dili olmak üzere 8 dil biliyorum. Arapça ve Farsçayı 1982-1986 yılları arasında Atatürk Üniversitesinde Doğu Dilleri ve Edebiyatları bölümünde öğrendim. Bölümde ilk üçteydim. Sonra eğitim için İran’a gittim. Tahran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kur’an ve Hadis bölümünde master yaptım. Orada bir süre gazetecilik ve 10 sene de İran Televizyonunda Türkçe spikerlik yaptım. Çok kitap tercüme ettim. Oradan Almanya’ya, Hamburg Üniversitesinde Asian-African İnstitude Ortadoğu Tarihi üzerine tastik aldım, doktora yaptım. Doktoram öldü. Gelen profesör de hastalandı. İki sene, bazı seminerlere katıldım. Şimdi Münster Üniversitesinin Danışma Konseyindeyim.

Ehl-ibeyt camisinde imamlık yaptım. 22 seneye yakındır Hamburg’dayım. 10-12 senedir İslam Merkezinde çalışıyorum. 14 senedir Köln’de bulunan Almanya İslam Merkez Konseyi Yönetim Kurulu bünyesinde Türklerin, Almanların, Afganların farklı milletlerin olduğu ve temsil edildiği bu konseyin yönetimindeyim. 10-11 senedir de Hamburg’daki şuranın yönetiminde oldum, imamlar bölümünde devam ediyorum. Diğer taraftan bu merkezde Almanlara yönelik çalışmalara bakıyorum. Hamburg İslam Merkezinin internet sayfasının Türkçe bölümü sayfayı da ben idare ediyorum.

Bugün Unesco’da da Uluslararası çevrelerde veya üniversitelerde akademik çevrelerde Zaza ve Zazaca kelimesi yer etmiştir

Zazalara gelince, Zazaca konuşan, kendisini zaza olarak tanımlayan, Türkiye’de sayıları 5 ila 6 milyon arasında tahmin edilen bir halk grubudur. Dil itibariyle baktığımız zaman İrani dil grupları içerisinde yer alır. Hamburg Ünverstesi’nde, ayrıca Münih’te, Frankfurt’ta İrani kürsüsünde Zazaca da okutuluyor. Farklı üniversitelerde Zazacanın eş anlamlı kelimeleri, Zazalar için kullanılan, Dimli, bilhassa Kurmançi kesiminin kullandığı bir kelime Dimıli, Deylemi aslında Deylem kelimeleri de var. Hazar denizi sahillerinden gelenler, Arap ve Kürt tarihçilerde de Kurmançi tarihçilerde Deylemiler, Deylemiyu şekilinde geçiyor. Kürt de denilir, Zaza da denilir ama bugün Unesco’da da uluslararası çevrelerde veya üniversitelerde akademik çevrelerde Zaza ve Zazaca kelimesi yer etmiştir. Başka tanımlamalar da yapılıyor fakat bunlar gölgede kalıyor, Türkiye’de farklı tartışmalar da yapılıyor ama bence bunlar yersizdir. Alman bilim adamlarının, Oscar Mann ve ya Ermeni bilim adamlarının, Rus bilim adamlarının Minorski emsallerinin bir asırdan beri Zazalar üzerinde çalışmaları var. Bu çalışmaların neticesinde Zazacanın müstakil bir dil olduğu, yapısıyla, grameriyle kaynağı ve geldiği yer itibariyle Partça’dan türemiştir. Part dili birçok Avrupa dillerini ciddi bir şekilde etkilemiştir. Partça’nın bugün resmi temsilcisi Zazaca diyebiliriz. Alman dilbilimciler de Partça ve Zazacanın hayret verici derecedeki benzerliklerini ortaya koyuyor. Sasaniler zamanında Kuzey Batı İran’da kullanılan, sarayda elit kesim tarafından konuşulan çok eski bir dil ama bugün ölmüştür. Günümüzde Partça’dan türeyerek hala yaşayan 7-8 dil vardır. Fakat Partça ve Zaca arasındaki yakınlık diğer dillerden çok daha belirgin, çok daha fazladır. Partçadan Tat dili, Talış, Zazaca, Horaman, Mazenderani, Semnani gibi diller türemiştir. Bu diller Zazacayla yakın akraba dillerdir.

Hamburg ve Bremen Zazaların merkezidir

Avrupa’da 250-270 bin Zaza yaşadığı tahmin ediliyor, ama büyük bölümü Almanya’da, sonra Hollanda’da yaşıyor. Tahmini Hamburg’da 20 bin civarında Zaza vardır. Mesela Zazaların gittiği üç tane cami vardır.  Vahdet, Said Nursi ve eski Ayasofya Camisi gibi Zazaların yoğunlukla gittiği ve kendi kurdukları camiler var. Zazalar dindardırlar. Şeyh Said camisi var. Onun da giden cemaati Zazalardan oluşuyor.

Zazaların tarihi Deylemilere dayanıyor. Büveyhoğulları’na dayanıyor. 940-1150 ye kadar Bağdat’ta hilafeti de ellerinde tutuyorlardı. Uzun süre oralarda kaldılar ama Zazalar, Deylemiler, Deylem bölgesinden Hazar sahillerinden Anadolu’ya geldiler. Rus doğubilimci Vladimir Minorski’nin ifadesine göre Moğol saldırılarından dolayı ilk başlarda geri dönme fikriyle Anadolu’ya göç etmişler ve  600-700 senedir oradalar. Bir başka yabana atılmayacak tez de İran’da Kirmanşah’da İran kralı Darius (Kurüş)’un yazıtları var, burası aynı zamanda Ferhat’la Şirin’in memleketidir. Ferhat’ ın deldiği dağlar oradadır. Yazıtında “Ben 32 milletin kralıyım.” derken “Zazanalar”dan bahseder. Fırat’ın doğu sahillerinde yaşayan Zazanaların da kralıyım der. Bu yazıtı esas alırsak Zaza halkı buranın yerlisidir. 3000-4000 seneden beri burada vardır. Çünkü Darius, İslam’dan önce yaşamış, ama dil olarak baktığımızda bugün de Hazar havzasında, Azerbaycan’da yaşayan Danişmendliler var. İran’ın kuzey kesiminde yaşayan Simraniler var, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de konuştuğu bir dil var. Zazaca’ya çok yakın Simrari diyorlar, Sengiseri diyorlar. Dil olarak baktığımız zaman oradaki kavimlerle yakın bir akrabalık ilişkisi vardır.

Doğudaki şehirlere baktığımızda köylerde, şehir merkezlerinde daha fazla Kurmançi kesiminin elindeydi. Münih Üniversitesi’nde doktora yapan ve Zazalar üzerine çalışan Yaşar Aratemur, Zazaların üç ay boyunca bölgeyi inceleyerek topografisini çıkardı. Tokat yöresine kadar yayılmış bir Zaza nüfusundan bahseder.

Zazalar Kürt değildir

Zazalar Türk müdür, Kürt müdür dersek, toplum olarak baktığımız zaman bir toplum farklı dillerden olabilir ama dil olarak baktığımızda ayrı değerlendirmek gerekir. Zazaca müstakil bir dildir, Kürtçe Med dilinden türemiştir, Zazaca da Part dilinden. Kaynakları farklıdır. Eskilere 2000 sene öncesine gittiğimizde Pehlevicede bu dillerin hepsi birleşir. 21 tane İrani dil vardır. Hindu-German , Hindu-Avrupa dilleri Hint ve Avrupa olarak ikiye ayrılır. Hint de, Hindu ve İrani dil grubu olarak ikiye ayrılır. İrani ise kendi içinde 21 dile ayrılır. Bu 21 dil Pehlevice , Sanskritçeden meydana gelir. Bugün ne Pehlevice konuşuluyor, ne de Sanskritçe. Ama toplum itibariyle baktığımız zaman, iç içe yaşamış, beraber olmuşlardır. Bir toplum iki üç dil kullanabilir. İsviçre buna örnektir. 3 dilli bir toplumdur.

“Zazalar ve Kürtler, toplum olarak bir, dil olarak farklıdır. Ben bir dilbilimci olarak Zazacanın, Kürtçenin bir lehçesi olduğu fikrine asla katılmıyorum.”

Kürtler ve Zazalar’ın kader birlikleri vardır. Beraber yaşamışlardır. Sosyolojik olarak baktığımızda ayrım göremiyoruz. Dil olarak fark var ama etnik olarak, ırk olarak baktığımızda zaten ikisi de Aryanidir. Fars da, Zaza da, Kürt de Aryanidir. Irk olarak aynıdır. Dil olarak Part ve Med’den önceye gidersek orada birleşirler. İki dilin müşterekleri var ama gramer yapısı olarak. Bugün kendisini Kürt olarak gören Zazalar vardır. Ben ayrıyım diyen, biz tamamen ayrıyız diyen Zazalar da vardır. Ama tarihe baktığımızda iç içe olmuşlardır. Beraber ağlamış, beraber gülmüşlerdir. Toplum olarak ben, bir diyebilirim ama dil olarak farklı. Coğrafyaları birdir, müşterek tarihleri birdir. Bu açıdan bir denebilir ama dil ayrıdır. Bazıları Kürtçenin bir lehçesi gibi adlandırmaya çalışıyorlar, bunu bir dil bilimci olarak asla kabul etmiyorum çünkü müştereklerimiz çok azdır. Kullandıkları bir alfabe vardır, kullandıkları alfabe Kürt milli hareketiyle veya Kürtçe hareketle birlikte olan Zazaların kullandığı bir alfabe vardır. O alfabenin sahibi Şam’da yaşayan bir Kürt olan Celaled Bedirhan’ın 1900’ün başlarında yazmış olduğu bir alfabesi vardır, o alfabe kullanılır. Bazıları bu alfabeyi kullanırken, son dönemdeki Zazaca üzerinde çalışanlar bu alfabenin Zazacaya tam yeterli gelmediğini, Zazacada birkaç sesin daha olduğunu ve o sesler için başka harfler kullanma gereği olduğunu vurgulamışlardır.

Zazalar misafirperverdir, cesaretlidir, çabuk öğrenir ve başarılıdırlar

Zazalar misafirperver ve cesaretlidirler. Haksızlığı kolay kolay kabul etmezler. Çok yardımseverdirler, cenaze ya da yardım gerektiren konularda hemen bir araya gelip gerekli yardımı yapar, toparlarlar. Yabancılara karşı da çok iyidirler, hürmetkardırlar ama toplumsal bütünlük bilinci, kollektif çalışma anlayışı biraz zayıftır. Çünkü kollektif çalışma büyük bir tecrübe, büyük bir deneyim ister. Geçmiş ve bugün devlet deneyimi olmayan toplumlarda bu sıkıntıları görüyoruz. Mesela İraniler kollektif çalışabilirler. Türkler de. Afganlılar devlet deneyimi olmasına rağmen sıkıntılıdır. Kürtler, Çeçenler vs. devlet yapısının olmayışı, ulusal bilinç, ulusal kimlik olmayışı normal olarak zayıf kılar. Ama bir de bireysel özellikler vardır, çabuk öğrenirler. Ziya Gökalp’in dediği gibi Zazalar çabuk meslek öğrenir, çabuk dil öğrenirler. Diyarbakır’da gözlemlediğim Türklere ve Kürtlere nazaran çok daha başarılılar. Ahlak, kültür ve namus mevhumu çok ciddidir, Zaza kültüründe önemli bir yere sahiptir.

İslam dininde ve fıkhında caminin bir millet adıyla anılması doğru değildir, eğer caminin bir millet veya kavmin sembolünü taşıyorsa, adıyla, bayrağı ya da rengiyle anılıyorsa orada Cuma namazı kılınmaz. Çünkü Allah’ın evi olma özelliğini yitirir. Caminin kapısının herkese açık olması lazımdır. Türk camisi, Arap camisi, İran camisi gibi kavramlar dini kavramlar değildir ve rahatsız edici kavramlardır. Ötekileştirici bir tutumdur. Bu caminin resmi ismi Hamburg İslam Merkezi Camisidir. Herhangi bir devletle irtibatı yoktur.Çünkü Şii gelenekte siyaset camiye imama müdahale edemez ve bir imam devletten maaş alamaz. Bu cami yapılırken İranlı tüccarlar ve Kuveytliler tarafından finanse edilmiştir. İran şahı 1 milyon dolar yardım etmek istedi ama reddedilerek kabul edilmedi. Çünkü para verildiğinde müdahale hakkı doğar. Siyaset diyanete müdahale etmemeli. Ben dil bilimcisiyim. Burada haftada belli saatlerde tercüme işleri, kurs yapıyorum. Ben Central Radt’ın Almanlardan Müslüman olmak isteyenler olursa, kurum ve kuruluşlardan gelip bilgi almak isteyenler olursa, askeriyeden, klişelerden, devlet dairelerinden, hastanelerden gelenlere, bazen de hastanelere, cezaevlerine danışmanlık veriyoruz. Bu cami birkaç özelliğiyle şahsına münhasır bir camidir. Bu camide üç dört milletten çalışanlar vardır. Burada Afganlı da var Alman da var. Lübnanlı, Iraklı da var Türk de, Zaza da var. Afgan arkadaş evlilik dairesine bakar. Sonradan Müslüman olan Alman arkadaş ise koordine işlere bakar. Ayrıca burada bir akademi, medrese bulunur. Almanya’da toplam 6 üniversitede İslam öğretiliyor.

Burada 60 seneden beri hutbeler Almanca verilir. Cami içerisinde tercüme kabinleri var. Devlet hutbe tercümesi için fikrimizi aldı. Farklı dillerden gelen insanlar istedikleri dilden hutbeyi dinleyebiliyorlar. Bizde burada Türkçe, Almanca, Arapça ve Farsça olmak üzere dört dilde tercüme edilir. Buradaki renkler ve çeşitlilik güzel bir şekilde yansır. Bu çok güzel bir şey.

Haber: Naciye ASLAN

Hamburg Manşet Gazetesi 4. sayıyı buraya tıklayarak online olarak okuyabilirsiniz.

Yorumlar (1)
Ibrahim Bukan 3 yıl önce
Zaza dil kültürüne sahip çıkan ve katkıda bulunan değerli dostlarımıza Bingöl Zaza Dil Kültür ve Tarih Derneği olarak kendilerine çok teşekür ederiz. Dünyadaki her dil insanlığa ve insanlık tarihine birer katkıdır. Dunyadaki tüm diller yaşamalı ve yaşatmalıdır.
21
açık
Günün Anketi Tümü
Aşı sizce zorunlu olmalı mı olmamalı mı?
Namaz Vakti 29 Mart 2024
İmsak 05:01
Güneş 06:22
Öğle 12:48
İkindi 16:20
Akşam 19:05
Yatsı 20:21
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13
Günün Karikatürü Tümü