“Neden daha önce uygulanmadı?”
Elektronik kelepçenin devreye girmesi, yıllardır kadın örgütlerinin ve insan hakları savunucularının talep ettiği bir adım olarak değerlendiriliyor. Birçok kişi, bu düzenlemenin neden bu kadar geç hayata geçirildiğini sorguluyor. Şimdiye kadar şiddete maruz kalan kadınlar, faillerden uzak durmak için evlerinden ayrılmak zorunda kalıyor, kapılarını kilitleyip sürekli tetikte yaşıyordu.
“Geri döner mi?”, “Takip ediyor mu?”, “Bu kez beni öldürür mü?” gibi sorular, pek çok kadının günlük hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştu.
Uzaklaştırma kararları yeterince koruyamadı
Mevcut hukuk düzeni faillere iletişim veya yaklaşma yasağı getirse de, bu yasakların ihlal edilip edilmediğini tespit etmek çoğu zaman mümkün olmuyordu. Bu nedenle, birçok kadın yeniden şiddetin hedefi haline geliyor, korku ve güvensizlik duygusu daha da derinleşiyordu.
Tam çözüm değil, ama önemli bir güvenlik adımı
Uzmanlara göre elektronik kelepçe, tüm sorunları bir anda çözmeyecek; mağdurların yaşadığı korku, utanç veya çaresizliği tamamen ortadan kaldırması da beklenmiyor. Ancak devletin, şiddet mağdurlarını mümkün olan en üst düzeyde koruma yükümlülüğü bulunuyor. Bu nedenle, faillerin konumlarının anlık olarak takip edilmesi ve yasak bölgeleri ihlal ettiklerinde güvenlik birimlerinin hızla müdahale edebilmesi, aile içi şiddetle mücadelede kritik bir aşama olarak görülüyor.
Yetkililer, uygulamanın hem yeni şiddet vakalarının önlenmesine katkı sağlayacağını hem de mağdurların kendilerini daha güvende hissetmesine yardımcı olacağını vurguluyor.