İsraEL, CebraEL, MikaEL, AzraEL…
Hepsinin sonunda o “EL” var.
Çünkü Allah kendi planında bütün düzeni bu isimlerin üzerinden kurdu.
Yani bu bir tesadüf değil.
Bu, Yaratıcının kendi eliyle yarattığı bir düzen.
“EL” — Allah’ın kendi isminden türemiş bir işaret.
Yaratıcı kendini “EL” olarak tanıttı.
Ve tüm kainatta kendi “elleriyle” işleyen bir sistem kurdu.
CebraEL vahyi taşır, MikaEL rızkı düzenler, AzraEL canı teslim alır,
İsraEL ise bu ilahi planın yeryüzündeki şahididir.
Ve dikkat edin…
Bu sadece Orta Doğu dillerinde değil.
Bütün ilahi dillerde — Aramice’de, İbranice’de, Arapça’da, hatta Avrupa dillerinde bile —
bu “EL” korunmuş.
Gabriel, Michael, Raphael, Israel…
Yani dünyanın neresine gidersen git, o “EL” orada.
Aynı anlamda, aynı görevde.
Gördünüz mü?
Bu, Allah’ın planının sınır tanımadığının ispatı.
O el, her dilde kendi izini korumuş.
Çünkü bu isimler insanlığın değil, Allah’ın belirlediği bir düzendi.
Bu, Allah’ın kelimelere işlediği bir plan.
Yani diller değişmedi, Allah zaten o dilleri o şekilde planladı.
O, kendini tanıtmak için “EL” ismini insanın diline, kültürüne, bilinçaltına yerleştirdi.
Çünkü her şey O’nun elinden çıkar,
ve her şey O’nun belirlediği düzene döner.
Biz Türkçede de aynı şekilde deriz ya:
“Elimizle yaparız.”
El, bizim irademizi taşır.
Ama gerçekte her el, O’nun elinden güç alır.
Yani kainattaki her “EL”, O’nun kudretinin bir tezahürüdür.
Bu yüzden “EL” kelimesi sadece bir kelime değil…
Bir sistem, bir sır, bir imza.
Allah’ın varlığının, bilgisinin ve düzeninin dili.
Ve o yüzden…
“EL”in sırrını anlayan, Yaratıcının planını fark eder.
Seyid Ali Yuva / Araştırmacı Yazar