manset

Hamburg Alevi Kültür Merkezi başkanı Cengiz Orhan: "Alevilik kendine özgü bir inançtır"

HAMBURG

İster müslümanlıktan önce, ister müslümanlığın içinde olsun, Alevilik kendine özgü bir inançtır

Hamburg Manşet (Özel haber ) Hamburg'da faaliyetlerini sürdüren Hamburg Alevi Kültür Merkezi başkanı Cengiz Orhan, yapılan çalışmalar ve Alevilik hakkında Hamburg Manşet Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulundu. Aleviliğin bir inanç olduğunu söyleyen Orhan, kimsenin kuklası olmadıklarını, çok sesliliğe inanmış, liberal demokrat olduklarını belirtti.

Hamburg Alevi Kültür Merkezi (HAKM) başkanı Cengiz Orhan, yapılan çalışmalar ve Alevilik konusunda bize detaylı açıklamalarda bulunurken, insanların birbiriyle kaynaşmasının önemine dikkat çekti.

CENGİZ ORHAN VE ÇALIŞMALARI

Cengiz Orhan Dyarbakır'li, yaklaşık 42 senedir Hamburg'da yaşıyor. Hamburg'da iktisat bölümünü okuyan, uzun yıllar yabancılara sosyal danışmanlık, halk içersinde “Türk Danış“ olarak bilinen sosyal kuruluş AWO da Memur temsilciliği ve şu anda da Almanca kurslar veren bir okulun müdürlüğünü yapmaktadır. 2007'den 2011'e kadar HAKM başkanlığını sürdürmüş olan Orhan, daha sonra uzun süre Kuzey Bölge Temsilciliği başkanlığı görevini sürdürmüş. 2016'dan beri yine HAKM başkanlığını yapan Orhan, bir dahaki seçimde başkan adayı olması konusunda ''İnsanlar isterse yaparım, istemezse başkası yapar'' dedi. Pandemi döneminde çalışmaların sıfıra indiğini belirten Başkan, ''Kısıtlamalardan önce Hamburg Senato'su ve Müsteşarlık ile, sadece biz değil tüm inanç kuruluşları ile hepimiz görüştük, ortak telefon konferansı yaptık. O dönemde bize özellikle inanç örgütlerine herhangi bir kısıtlama getirmek istemiyoruz. Yalnız sizler ne yapacağınıza ilişkin bir konzept şunun dediler, biz de konzept sunduk. İnsanların sağlığını dikkate alarak, kurallara uyarak çok az etkinlik yapmaya çalıştık. Şu anda yeniden kısıtlamalar daha da artırıldı ve çalışmalar zorlaştırıldı. Biz de onlara uymak zorundayız diye düşünüyoruz. Kimsenin sağlığını tehlikeye atmak istemiyoruz. Çalışmalarımızı bu yüzden minumuma indirmiş durumdayız'' diye konuştu.

Pandemi dışındaki zamanlarda yıllık ritüallerin yapıldığını, bu çerçevede Muharrem orucu, asureler, Cemler, Semah grupları ve 12 hizmet denilen faaliyetlerin gerçekleştirildiğini söyleyen Orhan, ''Bunun dışında tioplumsal olaylara duyarlıyız, bu konuda çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Sürekli gençlerimize inancımızın daha da öğrenilmesi için bağlama kursları veriyoruz. Kültürel faaliyetler kapsamında koro çalışmalarımız var. Hem burayı hem de geldiğimiz ülke Türkiye'yi ilgilendiren siyasi faaliyetlere elbette katılıyoruz. Çalışma alanımız inanç, sosyal, siyasal ve kültürel'' şeklinde konuştu.

NE KİMSENİN ARKA BAHÇESİYİZ, NE DE KİMSEYE ALET OLURUZ

Almanya’da Aleviliğin diğer din ve inanç gruplarıyla eş düzeyde tanınması ve aynı haklara sahip olması yönünde açıklamalarda bulunan Orhan, ''Toplum çok şeyi bilmediği için yanlış da tartışıyor. Hele Türkiye'dekiler burdan hiç bir haberleri olmadığından dolayı, ne söylediklerini bilmiyorlar. Ya da burda bize tanınan haklardan rahatsız oluyorlar. Buna katılan bir sürü zavallı insan da var. Biz, hiç bir kimsenin ne arka bahçesiyiz, ne de kimseye alet oluruz. Biz bağımsız bir inanç kurumuyuz. Hep öyle olduk, hep de öyle olacağız. Yoksa biz ecdadımıza, bizden öncekilere büyük bir hiyanet içerisinde oluruz, olmayacağız da bunu devam ettireceğiz'' dedi.

Almanya'nın demokratik bir ülke olduğunu belirten Orhan Almanya'da hem inanç kurumları, hem de başka kurumlar 30 sene Almanya'da olduklarını kanıtladıklarında, demokratik normlara uyulduğunda, Almanya ve Avrupadaki demokratik çalışmaların kanıtlanıp, bu konularda uzman raporu almışlarsa ve bunlar için müracaat etmişlerse, Almanyada vergiden muaf dahil bir çok kolaylıkların sağlandığını ve tüzel kişi tanıma olanağı bulunduğunu ifade etti. Orhan, ''Biz de onu yaptık. Bunu niye yaptık? Kendi ülkemizde inanç olarak tanınmıyoruz. Cem evleri cümbüş evi deniyor. Alevi çocuklarına zorla din dersi uygulaması var. Aleviler hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı kararlar uygulanmıyor. Alevileri kandırmak için Alevi Çalıştayı yapıldı, hiç bir sonuca varılmadı. Buna kanan Aleviler de oldu. Biz baştan biliyorduk, bunun uydurma, yalan kandırma olduğunu. Ama buna rağmen o çerçevede bir şeyler değişebilir diye habire uğraşıyoruz. Şimdi Avrupa hak tanıyınca bunlar zor durumda kaldılar. Rahatsız oldular. Çok bilmediklerinden de değil. Sırf Alevileri bölmek için yok Ali'siz Aleviler, yok şudur yok budur, yok müslümanlık bölünüyor'' diye konuştu.

KARŞIDAKİNİ EŞİT OLARAK TANIRSAN PROBLEM ÇÖZÜLÜR

Alevilerin aldığı hak sonucu mezhepler arası gerginlik yaşanır mı sorusunu yanıtlayan Orhan şunları söyledi: ''Gerginliği hiç bir zaman biz yaratmadık. Gerginliği yaratanları biz biliyoruz. Tarihte Pir Sultan'ı aşanlardır gerginliği yaratanlar. Son dönemlerde Çorum'da, Maraş'ta, Sivas'ta Gezi'de, Gazi'de bize saldırandır bunu yapanlar. Bu insanlar tekçi oldukları için hiç bir şeye müsamaha göstermek istemiyorlar. Bunlar tekçi kafa, bunlar diktatör kafa. Alevilik bir inançtır, isterse müslümanlıktan önce olsun, isterse müslümanlığın içinde olsun. Ne fark eder? Aleviliğin müslümanlıkla şu kadar bağı var ya da yok. Bizim içimizde de bu tür tartışmalar var, normaldir bunlar. Müslümanların içinde yok mu? Müslümanlık dört tane mezheptir bir kere. 70 Tane ayrı kolu var, şu var bu var. Niye Alevilik'te olmasın böylesi tartışmalar? Ne ayıbı var bunun. Onların zoruna giden, Aleviler hepimiz bir çatı altındayız Avrupa'da. Biz çok sesliliğe inanmış liberal demokrat insanlarız. Biz devrimci insanlarız. O açıdan bizim içimizde insanlar çok rahat yaşayabiliyor. Ama tekçi kafaların içinde ya bana uyarsın, ya seni aşarım, keserim, ya seni yakarım ya da seni öldürürüm. Bunların kafası bu. Olay budur. Yoksa bu din olmuş, başka bir şey olmuş herkes inandığına inanır. Biz kendimiz bile bir Muharrem orucunda sen oruçlu musun diye sormayız. Gençler oruç konusuna nasıl bakıyor diye meraktan bir defa sordum. 'Evet biz tutuyoruz ama hiç kimseyi zorlamıyoruz. Biz birbirimize dahi söylemiyoruz' dediler, o kadar hoşuma gitmişti ki, bizde kural budur. Herkes kendine yapar, tutar veya tutmaz. Bizim elimizde terazi yok, ne kimsenin inancını ölçebilir, ne bu soruları sorarız? Dört kutsal Kitap deniyor, şimdi aklıma çevre sorunları geliyor. Hepsinde şu yazar: 'Her şey insan için'. Peki hayvanlar, bitkiler, doğa ne olacak ya? O canlıların yaşama hakkı yok mu? Biz doğayı da koruyan bir inanciz. Müslümanlığın içiymiş, dışıymış bunlar ayrıntı sorunlar, bunlar konuşup, tartışıp doğru yolu bulacaktır. Karşıdakini eşit olarak tanırsan, bu problem çok çabuk çözülür. Almanya demokratik bir ortam olduğu için burada dinler arası diyalog var. Bir çok dine mensup insanlarla hepimiz yıllardır birlikte yaşıyoruz, hiç bir sorun çıkmıyor. Biz Alevi'yiz, hem burada hem Türkiye'de, insan olarak eşit şekilde bir vatandaş olarak, inancımıza bağlı olarak tanınmak istiyoruz. Kürtler için de bu olay aynı şekilde. Onları bölmeyle, onları tanımamayla, baskı altına almayla, eziyet çektirmeyle bir yere varılmaz. Bunu tarihte hiç bir diktatör başaramadı, bunlar da başaramayacak. Biz insanların mutluluğu, bir arada yaşaması, insanların birbirine kaynaşması taraftarıyız. Etnik ve inancsal kimlikler hiç önemli değil. Yeter ki insanlar birbirine insan gibi davranmasını öğrensin, insanlarla birlikte yaşamasını öğrensin. Bu bakış açısıyla umuyorum 2021 yılı daha birbirimize kaynaşacağımız, birlikte yaşayabileceğimiz Koronasız bir yıl olur''.

Haber/Foto: Naciye ASLAN

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.